Düz Dünya: Modern Astronominin Doğuşu #5

Jan Matejko Copernicus

Astronom Kopernik veya Tanrı ile Sohbetler

Sanatçı: Jan Matejko (1838-1893), Tamamlanma Tarihi: 1873, Koleksiyon: Jagiellonian Üniversitesi Müzesi, Kraków, Polonya

Yeni Çağda Bilim

Yeni Çağ'da bilim, Orta Çağ'ın teolojik ve otorite temelli düşünce sisteminden sıyrılarak gözlem, deney ve matematiksel kanıtlara dayalı bir yapıya kavuştu. Rönesans'la başlayan bu dönüşüm, 16. ve 17. yüzyıllarda Kopernik, Kepler, Galileo ve Newton gibi bilim insanlarının çalışmalarıyla doruk noktasına ulaştı. Orta Çağ'da Aristoteles ve Batlamyus'un yazıları sorgulanmadan kabul edilirken, Yeni Çağ'da doğa, matematiksel dille yazılmış bir kitap olarak görüldü ve sistematik deneylerle incelendi. Bu dönemde gelişen bilimsel yöntem, hipotezlerin deneysel doğrulamasını merkeze alan yapısıyla Orta Çağ'ın skolastik yönteminden tamamen koptu.

Astronomide ise bu devrim daha da çarpıcıydı; Kopernik'in 1543'te yayımlanan "Göksel Kürelerin Devinimleri Üzerine" eseriyle başlayan süreçte, Dünya'nın evrenin merkezi olduğu Batlamyus modeli yerini helisentrik (güneş merkezli) sisteme bıraktı. Orta Çağ'da kusursuz daireler, kristal küreler ve fiziksel ilkelerden ziyade geometrik kurgularla yönetilen gök anlayışı, Kepler'in eliptik yörüngeler ve matematiksel yasalarıyla, Galileo'nun teleskopla yaptığı gözlemlerle (Jüpiter'in uyduları, Venüs'ün evreleri, Ay'ın dağları) ve nihayet Newton'un evrensel çekim yasasıyla tamamen değişti. Göksel olayların yeryüzündeki olaylardan farklı kurallara tabi olduğu Orta Çağ anlayışı yıkıldı; Yeni Çağ'da evrenin her yerinde geçerli, evrensel fizik yasaları fikri yerleşti, kutsal metinlerin otoritesi yerine matematik, gözlem ve deneysel kanıtlar bilimin temel dayanağı haline geldi.

Astronomik Devrimin Mimarları

Astronomik Devrim ya da Kopernik Devrimi, 16. ve 17. yüzyıllar boyunca kozmoloji ve astronomide yaşanan köklü dönüşümü ifade eder. Bu devrim, evrenin yapısına dair bin yıldan uzun süredir kabul edilen Batlamyus'un jeosantrik (yermerkezli) modelinin yıkılıp, yerine heliosentrik (güneşmerkezli) modelin kabul edilmesini sağlamıştır. Başlangıçta sadece matematiksel bir varsayım olarak önerilen bu model, zamanla gözlemsel kanıtlarla desteklenmiş, teleskobun icadıyla yapılan keşifler ve fiziksel teorilerin gelişimiyle tamamlanmıştır. Bu devrim sadece astronomik bir değişim değil, aynı zamanda insanın evrendeki yerine dair algısını ve bilimsel metodolojinin temellerini de dönüştüren entelektüel bir kopuştur.

Nicolaus Kopernik (1473-1543), bu devrimin ilk mimarı olarak, 1543'te yayımlanan "Göksel Kürelerin Devinimleri Üzerine" (De Revolutionibus Orbium Coelestium) adlı eserinde Dünya'nın evrenin merkezinde değil, Güneş'in etrafında dönen gezegenlerden biri olduğunu öne sürmüştür. Polonya'da doğan ve hem din adamı hem hekim hem de astronom olan Kopernik, Batlamyus sisteminin matematiksel karmaşıklığından rahatsız olmuş, daha basit ve estetik bir model arayışına girmiştir. Onun sistemi, Dünya'yı merkezden alıp Güneş'i merkeze koyarak gezegenlerin hareketlerini daha basit biçimde açıklıyordu. Ancak Kopernik, kendi zamanının paradigmasından tamamen kopamamış, dairesel yörüngeleri koruyarak episiklleri azaltmakla yetinmiştir. Ölüm döşeğinde yayımlanan eseri, döneminde çok büyük bir etki yaratmasa da, sonraki nesiller için bir kıvılcım olmuştur.

Galileo Galilei (1564-1642), astronomik devrimin ikinci mimarı olarak, 1609'da geliştirdiği teleskobu gökyüzüne doğrultarak devrim niteliğinde gözlemler yapmıştır. İtalyan fizikçi ve astronom, "Yıldız Habercisi" (Sidereus Nuncius) adlı eserinde Ay'ın dağlı yapısını, Jüpiter'in uydularını, Venüs'ün Ay gibi evreler gösterdiğini ve Samanyolu'nun binlerce yıldızdan oluştuğunu açıklamıştır. Bu gözlemler, gökcisimlerinin "mükemmel" ve "değişmez" olduğu Aristocu anlayışa ağır darbe vurmuş, Venüs'ün evreleri ise ancak Kopernik modeliyle tutarlı bir şekilde açıklanabilmiştir. Galileo'nun Kopernik modelini savunması, onu Katolik Kilisesi ile karşı karşıya getirmiş, 1633'teki ünlü davada görüşlerini geri çekmeye zorlanmıştır. Ancak yaptığı gözlemler ve geliştirdiği mekanik teorileri, Kopernik sisteminin gözlemsel temellerini oluşturmuştur.

Galileo Galilei

Galileo Galilei Portresi

Sanatçı: Justus Sustermans (1597-1681), Tamamlanma Tarihi: yaklaşık 1636, Koleksiyon: Uffizi Galerisi, Floransa, İtalya

Johannes Kepler (1571-1630), devrimin matematiksel yapısını tamamlayan üçüncü mimar olarak, Tycho Brahe'nin hassas gözlemlerini kullanarak gezegenlerin hareketlerini tanımlayan üç temel yasayı formüle etmiştir. Alman matematikçi ve astronom, "Yeni Astronomi" (Astronomia Nova, 1609) ve "Evrenin Uyumu" (Harmonices Mundi, 1619) adlı eserlerinde, gezegenlerin Güneş etrafında daire değil elips yörüngelerde döndüğünü (I. Yasa), eşit zamanlarda eşit alanlar taradığını (II. Yasa) ve yörünge sürelerinin küplerinin Güneş'e olan ortalama uzaklıklarının karelerine orantılı olduğunu (III. Yasa) göstermiştir. Kepler, matematiksel uyumu ve fiziksel nedenleri arayan yaklaşımıyla, Kopernik'in başlattığı devrimi fiziksel bir temele oturtmuş, Newton'un evrensel çekim yasasına giden yolu açmıştır. Onun eliptik yörüngeler anlayışı, mükemmel dairelere dayalı Grek kozmolojisinden kesin kopuşu temsil eder.

Heliosentrik (Güneş Merkezli) Model

Heliosentrik (güneş merkezli) model, Güneş'in evrenin merkezinde yer aldığı ve gezegenlerin (Dünya dahil) onun etrafında döndüğü kozmolojik sistemdir. Bu model, 16. yüzyılda Nicolaus Kopernik'in 1543'te yayımlanan "Göksel Kürelerin Devinimleri Üzerine" adlı eseriyle ortaya atılmış, iki bin yıldan fazla bir süredir kabul edilen jeosantrik (yermerkezli) modele meydan okumuştur. Kopernik'in modelinde Dünya, hem kendi ekseni etrafında hem de Güneş etrafında dönen sıradan bir gezegen konumuna indirgenmiş, bu da hem bilimsel hem de felsefi açıdan devrim niteliğinde bir paradigma değişimini başlatmıştır.

Johannes Kepler, Kopernik'in modelini önemli ölçüde geliştirerek, gezegenlerin daire değil elips yörüngelerde hareket ettiğini ve hızlarının Güneş'e olan uzaklıklarına göre değiştiğini keşfetmiştir. 1609 ve 1619'da yayımladığı eserlerinde ortaya koyduğu üç yasa (eliptik yörüngeler, eşit zamanlarda eşit alanlar ve yörünge periyotlarının küpleri-uzaklıkların kareleri ilişkisi), gezegenlerin hareketlerini büyük bir matematiksel doğrulukla tanımlayabiliyordu. Galileo Galilei ise 1610'da teleskopla yaptığı çığır açıcı gözlemlerle (Venüs'ün evreleri, Jüpiter'in uyduları, Ay'ın yüzeyindeki dağlar) heliosentrik modele önemli gözlemsel kanıtlar sağlamıştır.

Heliosentrik model, Isaac Newton'un 1687'de yayımladığı "Principia" adlı eserinde ortaya koyduğu evrensel çekim yasası ve hareket yasalarıyla fiziksel temellerine kavuşmuştur. Newton, Kepler'in matematiksel olarak tanımladığı gezegen hareketlerinin nedenini açıklayarak, heliosentrik modeli bilimsel bir gerçeklik haline getirmiştir. Bu fiziksel teoriler, gezegenlerin neden Güneş etrafında döndüğünü ve nasıl yörüngelerinde kaldığını açıklayarak modelin tutarlılığını güçlendirmiştir.

Heliosentrik modelin nihai doğrulanması, sonraki yüzyıllarda gözlemsel teknolojinin gelişmesiyle gerçekleşmiştir. 1729'da James Bradley yıldız ışığının aberasyonunu (sapmasını) keşfederek Dünya'nın hareketinin dolaylı kanıtını sunmuş, 1838'de Friedrich Bessel ise 61 Cygni yıldızının paralaksını ölçerek Dünya'nın Güneş etrafında döndüğünü doğrudan kanıtlamıştır. 1851'de Léon Foucault'nun sarkaç deneyi, Dünya'nın kendi ekseni etrafında döndüğünü gözle görülür şekilde göstermiştir. Bu gözlemsel kanıtlar, ekvator bölgesinin şişkinliği ve Koriolis etkisi gibi fiziksel kanıtlarla birleşerek, heliosentrik modelin doğruluğunu kesin olarak ispatlamıştır.

Heliosentrik modelin kabulü, sadece astronominin değil, bilimsel yöntemin de dönüşümünü simgeler. Otorite ve gelenekten ziyade gözlem, deney, matematiksel tutarlılık ve eleştirel düşünceye dayanan modern bilim anlayışı, bu devrimle birlikte şekillenmiştir. Dünya'nın evrenin merkezinden sıradan bir gezegene dönüşmesi, insan merkezli dünya görüşünü sarsmış, modern bilimsel düşüncenin ve Aydınlanma Çağı'nın temellerini atmıştır. Günümüzde heliosentrik model, daha geniş galaktik ve kozmolojik modellerin bir parçası olarak kabul edilmekte ve güneş sistemimizin temel yapısını doğru bir şekilde tanımlamaktadır.

Heliosentrik modelin özellikleri:

  1. Güneş, sistemin merkezinde (veya merkeze yakın bir noktada) yer alır.
  2. Gezegenler (Dünya dahil), Güneş'in etrafında döner.
  3. Ay, Dünya'nın uydusu olarak Dünya etrafında döner.
  4. Dünya hem kendi ekseni etrafında günlük hareket yapar hem de Güneş etrafında yıllık hareket yapar.
  5. Gezegenlerin yörüngeleri eliptiktir ve Güneş bu elipsin odak noktalarından birinde bulunur (Kepler'in 1. yasası).
  6. Gezegenler, Güneş'e yaklaştıkça hızlanır, uzaklaştıkça yavaşlar (Kepler'in 2. yasası).
  7. Gezegenlerin yörünge periyotlarının kareleri, Güneş'e olan ortalama uzaklıklarının küpleriyle orantılıdır (Kepler'in 3. yasası).
  8. Gezegenlerin hareketi, evrensel çekim yasası tarafından yönetilir (Newton'un katkısı).
  9. Gezegenlerin geri hareketi (retrograd hareket), Dünya'nın daha hızlı veya daha yavaş hareket eden gezegenleri geçmesiyle ortaya çıkan bir perspektif etkisi olarak basitçe açıklanır.
  10. Sabit yıldızların paralaks hareketi göstermemesi, onların Güneş sisteminden çok uzakta olmasıyla açıklanır.
  11. Mevsimler, Dünya'nın ekseninin eğikliği ve Güneş etrafındaki dönüşü ile açıklanır.
  12. Venüs ve Merkür her zaman Güneş'e yakın görünür ve Dünya'ya göre tam evreleri gözlemlenebilir.

Kaynakça

  1. Kuhn, T. S. (1957). The Copernican Revolution: Planetary Astronomy in the Development of Western Thought. Harvard University Press.
  2. Lindberg, D. C. (1992). The Beginnings of Western Science. University of Chicago Press.
  3. Stephenson, B. (1994). Kepler's Physical Astronomy. Princeton University Press.
  4. Sharratt, M. (1996). Galileo: Decisive Innovator. Cambridge University Press.
  5. Gingerich, O. (2004). The Book Nobody Read: Chasing the Revolutions of Nicolaus Copernicus. Walker & Company.
  6. Galilei, Galileo. İki Büyük Dünya Sistemi Hakkında Diyalog. Çev. Reşit Aşçıoğlu. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2008.
  7. Nicolaus Copernicus, Göksel Kürelerin Devinimleri Üzerine, çev. C. Cengiz Çevik (İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2010), 112.
  8. Galilei, Galileo. Yıldız Habercisi: Sidereus Nuncius. Çev. İbrahim Pür. Ankara: TÜBİTAK Yayınları, 2025.
  9. Bradley, James. “A Letter to Dr. Edmond Halley... concerning an Apparent Motion of the Fixed Stars.” Philosophical Transactions of the Royal Society, 35 (1729): 637–661.
  10. Bessel, Friedrich. “Ueber die Entfernung des 61sten Sterns des Schwans.” Astronomische Nachrichten 16, no. 371 (1838): 65–96.
  11. Foucault, Léon. “Démonstration physique du mouvement de rotation de la Terre au moyen du pendule.” Comptes Rendus Hebdomadaires des Séances de l'Académie des Sciences 32 (1851): 135–138.
  12. Kepler, Johannes. Harmonies of the World. CreateSpace Independent Publishing Platform, 2014.
  13. Kepler, Johannes. Astronomia Nova. Translated by William H. Donahue. New, revised ed. Santa Fe, NM: Green Lion Press, 2015.