Düz Dünya: Orta Çağda Dünya #4

Biruni

Bîrûnî'nin hayali bir tasviri
Bulunduğu yer: Özbekistan Halkları Tarihi Müzesi - Taşkent


Orta Çağda Dünya

Orta Çağ’daki dünya görüşü, modern bilimsel algımızdan oldukça farklı; estetik ve dinsel unsurların iç içe geçtiği bir evren modeliyle tanımlanırdı. Orta Çağ, dünya tarihinde dinin insan hayatı üzerindeki etkisinin oldukça yoğun olduğu bir dönemdi. Eğitimli insanlar, dünya hakkında bilimsel yöntemlerle araştırma yaparak doğruyu arasa da, toplumun çoğunluğunun görüşü dini açıklamalarla şekilleniyordu. Dolayısıyla dünya hakkındaki görüşler, farklı coğrafyalarda farklı dini ve kültürel anlayışlar sebebiyle değişiklik gösteriyordu. Orta Çağ’ın sonunda, Rönesans'ın etkisiyle özgür düşünce fikri yayılmaya başladı. Bu gelişme, 16. ve 17. yüzyıllarda Bilimsel Devrim’in ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Nihayetinde, dünya hakkındaki görüşler deney ve gözleme dayalı araştırmalarla şekillenen bilimsel fikirler halini aldı; böylece geleneksel, teolojik ve simgesel dünya görüşleri önemini yitirmeye başladı. Bu süreçte, dünya hakkındaki birçok fikir kanıtlarıyla birlikte kamuoyuna sunuluyor ve bilgiye dönüşüyordu.

Orta Çağ Avrupasında Dünya

Orta Çağ boyunca eğitimli çevreler (özellikle kilise mensupları, üniversite hocaları ve aristokratlar), dünyanın yuvarlak (küre biçiminde) olduğunu biliyorlardı. Bu bilgi, Antik Yunan’dan (özellikle Aristoteles ve Batlamyus’tan) devralınmıştı ve skolastik eğitimde temel bilgi olarak aktarılıyordu. Batlamyusçu kozmos fikrine göre gökyüzü, şeffaf kristal kürelerden oluşuyordu. Her gezegen bu kürelere “asılıydı” ve Tanrı tarafından düzenlenen akılsal varlıklar (intelligences) tarafından döndürülüyordu. Dünya merkezdeydi (geosantrik model); ardından Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter, Satürn, sabit yıldızlar ve son olarak Primum Mobile (ilk döndürücü küre) gelirdi. Bu kürelerin ötesinde Tanrı’nın var olduğu Empyrean (ilahi ışığın mekânı) bulunurdu.

Gökyüzünün aynı zamanda ahlaki bir anlam taşıdığına; her gezegenin ve yıldızın bir karakteri olduğuna inanılırdı (örneğin Mars savaşla, Venüs ise aşkla ilişkilendirilirdi). Yine bu görüşe göre evren sonluydu; büyüklüğü sınırlıydı ancak kutsal düzeni ve anlamı itibarıyla insan algısının ötesinde bir bütünlük arz ediyordu. Boşluk (vakum) kavramı reddedilirdi; her yerin bir “doğal” maddesi ve yeri vardı. Evren düzenli ve anlam yüklüydü; "yerine göre değer" ilkesi geçerliydi: yüksek olan yüce ve ilahi, alçak olan ise dünyevî ve maddi kabul edilirdi.

Anakara ve okyanuslar hakkındaki görüşlere göre Okyanus, dünyayı çevreleyen sonsuz bir su halkasıydı. Dış okyanusta dev yaratıkların, canavarların ve bilinmeyen ırkların yaşadığı düşünülürdü. Yerleşik bilgiye göre üç kıta vardı: Avrupa, Asya ve Afrika. Ancak bazı haritalarda güneyde yer alan hayalî bir kara parçası (terra incognita) da gösterilirdi. Hac yolculukları, Haçlı Seferleri ve tüccarların (örneğin Marco Polo) seyahatleri yeni bilgiler getirse de, denizcilik bilgisi sınırlıydı.

Ayrıca Avrupa içinde, bölgeden bölgeye dünya görüşlerinde ufak farklılıklar vardı. Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu topraklarında, Nicolaus Cusanus gibi düşünürlerin geliştirdiği daha soyut kozmolojiler sebebiyle skolastik düşüncelerin yanı sıra mistik eğilimler de etkiliydi. Fransa ve İngiltere’de Thomas Aquinas’ın etkisi görülüyordu. Paris ve Oxford gibi üniversitelerde Aristotelesçi kozmoloji güçlüydü. İspanya’da ise hem Müslüman bilim mirası hem de Hristiyan düşünce etkiliydi. Toledo çevirileri, Avrupa’nın bilimsel evren bilgisini derinleştirdi.

Orta Çağın İslam Coğrafyasında Dünya

Orta Çağ İslam coğrafyasında, dünya ve evren hakkındaki görüşler hem Kur'an'dan hem de Antik Yunan biliminden (özellikle Aristoteles ve Batlamyus) etkilenmişti. Abbâsîler döneminde, başta Bağdat olmak üzere İslam dünyasında büyük bir tercüme hareketi başladı; Yunan felsefesi ve doğa bilimleri Arapçaya çevrildi ve İslam düşünürleri tarafından geliştirildi. Bu durum, İslam felsefesinin kurucusu Farabi'nin eserlerinde açıkça görülmektedir. Fârâbî'nin kozmoloji anlayışı, Yeni-Platoncu ve Aristotelesçi etkiler taşımaktaydı. Ona göre Dünya küresel bir şekle sahipti ve evrenin merkezinde hareketsiz şekilde durmaktaydı. Evren, iç içe geçmiş kürelerden oluşuyordu ve bu küreler Dünya'nın etrafında dönüyordu. Fârâbî, gök cisimlerinin hareketlerinin mükemmel dairesel olduğunu savunmuştur. Ona göre Güneş, diğer gezegenler gibi kendi küresinde Dünya etrafında dönmekteydi.

Fârâbî'den sonra gelen İslam bilim insanlarından biri olan Bîrûnî'nin dünya hakkındaki görüşleri daha farklıydı. Bîrûnî’nin yaklaşımları çok daha ampirik ve gözleme dayalıydı. Dünyanın küresel olduğunu savunmaya devam etti ve bunu matematiksel kanıtlarla destekledi. Bîrûnî, bir köşesi dağın tepesinde, bir köşesi Dünya'nın merkezinde ve bir köşesi ufuk çizgisinde olan devasa bir üçgen hayal etti. Dağın yüksekliği ile dağın tepesi ile ufuk çizgisi arasındaki açı verilerini kullanarak Dünya'nın yarıçapını hesapladı. Bîrûnî, bu yöntemle Dünya'nın yarıçapını 6340 km (3940 mi) olarak ölçtü. Günümüzdeki hesaplamaya göre Dünya'nın ekvatoral yarıçapının 6378 km (3963 mi), kutup yarıçapının ise 6357 km (3950 mi) olduğu bilinmektedir. Bîrûnî'nin 10–11. yüzyıllarda yaşadığı düşünüldüğünde, bu çok büyük bir başarıydı. Dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğü fikrini tartışmış, ancak bunu kanıtlayamamıştır. Bu nedenle, resmi görüşü Dünya’nın hareketsiz olduğu yönündeydi. El-Kânûnu’l-Mes’ûdî adlı eserinde, Dünya’nın Güneş etrafında dönebileceği ve evrenin merkezinin Dünya değil, Güneş olabileceği fikrini de tartışmıştır. Ancak bu görüşleri için yeterli kanıt bulamamıştır.

13. yüzyılda, Nasîrüddîn Tûsî "Tûsî çifti" olarak bilinen matematiksel buluşuyla, doğrusal hareketi iki dairesel hareketin bileşimi olarak göstermiştir. Bu modelle, Batlamyus’un modelindeki bazı sorunları çözmüştür. Güneş'in Dünya etrafında döndüğünü kabul etmiş, ancak bu hareketin matematiksel açıklamasında yenilikler sunmuştur. Gök cisimlerinin hareketlerini açıklamada daha karmaşık ama daha doğru modeller geliştirmiştir.

14.yüzyılda İbnü’ş-Şâtır, astronomi alanında yenilikçi modeller geliştirmiştir. Batlamyus'un gezegen modellerindeki bazı sorunları çözmek için yeni matematiksel sistemler kullanmıştır. "Episikl" modelleriyle gezegenlerin hareketlerini daha doğru bir şekilde açıklamaya çalışmıştır. İlginç biçimde, İbnü’ş-Şâtır’ın modelleri daha sonra Kopernik’in çalışmalarıyla benzerlik göstermiştir.

Özetle, İslam coğrafyasında genel görüş, Dünya’nın küresel olduğu yönündeydi. Özellikle Orta Çağ’ın sonlarına doğru, astronomideki çalışmalar çoğunlukla jeosantrik (Dünya merkezli) model üzerineydi ve genel kabul gören görüş bu modelin doğru olduğu yönündeydi. Ancak Ebû Said es-Siczi, Ebû Reyhân el-Bîrûnî, İbn Yûnus ve İbnü’l-Heysem gibi bilim insanları, heliosantrik (Güneş merkezli) model üzerine de çalışmalar yapmışlardı. Gözlemsel sınırlamalar, Batlamyus sisteminin karmaşık yapısının gök hareketlerini yeterince doğru bir şekilde tahmin edebilmesi ve jeosantrik modele uygun olan dini yorumlar nedeniyle, bu çalışmalar başarıya ulaşamamıştır. Yine de, İslam bilim insanlarının geliştirdikleri matematiksel araçlar ve gözlemsel teknikler, daha sonra Kopernik, Kepler ve Galileo’nun çalışmalarına önemli katkılar sağlamış ve Avrupa’da gerçekleşen "Astronomi Devrimi"ne dolaylı katkıda bulunmuştur.

Sonraki Sayfa

Önceki Sayfa

Kaynakça

  1. David C. Lindberg – The Beginnings of Western Science
  2. C.S. Lewis – The Discarded Image: An Introduction to Medieval and Renaissance Literature
  3. Ptolemy, Claudius. "Almagest: Mathematical Treatise." Translated by R. Catesby Taliaferro. In "Great Books of the Western World," Vol. 16. Chicago: Encyclopedia Britannica, 1952.
  4. Ptolemy, Claudius. Ptolemy's Almagest. Translated by G. J. Toomer. Foreword by Owen Gingerich. Revised ed. Princeton: Princeton University Press, 1998.
  5. Fârâbî, Ebû Nasr. Es-Siyasetü'l-Medeniyye veya Mebâdi'ül-Mevcûdât. Çev. Mehmet S. Aydın, Abdülkadir Şener ve Mehmet Rami Ayas. İstanbul: Büyüyenay Yayıncılık, 2017.
  6. Bîrûnî, Ebû Reyhân. Tahdîdu Nihâyâti’l-Emâkin. Çev. Kıvameddin Burslan. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2013.
  7. İbnü’ş-Şâtır. Nihâyetü’s-Sûl fî Tashîhi’l-Usûl. Hazırlayanlar: Fatma Zehra Pattabanoğlu, Yavuz Unat, Ahmed Nureddin Kattan ve Zehra Akkuş. Editörler: Mustafa Kaçar ve Atilla Bir. Ankara: Türkiye Bilimler Akademisi, 2024.
  8. Tusi, Nasireddin. Tahriri Majisti. Manuscript from the library of Ottoman Sultan Fatih Sultan Mehmet. March 23, 2018.